Fazla şeker hasta eder

Genlerimiz on binlerce yıl önce yaşamış biyolojik atalarımızın genleri ile aynı fakat beslenme düzenimiz çok değişti. Çünkü genellikle hazır gıda tüketiyoruz.

‘’Yapılan araştırmalar günümüzün modern diyetinin çoğunun biyolojik atalarımızın hiç tanımadığı rafine şekerden oluştuğunu gösteriyor. İşte bu genlerimize hiç uygun bir beslenme değildir’’ diyen İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Osman Erk, fazla şekerin vücuda etkilerini ve neden olduğu hastalıkları şöyle açıkladı:

İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Osman Erk

ZEHİR GİBİ ALGILANIR

Fazla rafine şeker vücuda girdiğinde bağışıklık sistemi onu toksik madde olarak kabul eder ve tepki gösterir. Rafine şeker fazla miktarda tüketildiğinde karaciğerde trigliserit ve LDL’ye dönüştürülür. Çocuklarda görülen hiperaktivite, öğrenme ve davranış bozuklukları aşırı şeker tüketimiyle ilişkilidir.

Biyolojik atalarımızın tek rafine şeker kaynağı baldı fakat fazla miktarda değildi. Meyvelerde bulunan şeker rafine şeker sayılmaz; su, lif, antioksidan ve diğer fito besinlerle birlikte sağlıklı bir gıdadır. Ancak biyolojik atalarımız yılın sadece birkaç ayında bu meyveleri tüketebiliyorlardı.

UYUŞTURUR VE ŞİŞMANLATIR

Tıpkı alkol ve tütün gibi şeker de bir uyuşturucudur. Hatta şeker günümüzün en tehlikeli uyuşturucusudur. Bir paket veya konserve kutusunun içinde olup, önemli miktarda şeker içermeyecek bir şey bulmak zordur. Şeker obezite genleri ile ilişkilidir. 10’dan fazla obezite genine sahip olanlar şekerli gıdaların etkilerine çok daha duyarlıdır. Bazı obezite ilişkili genleri kalıtım yolu ile alan insanlar makul miktarda şeker tüketseler bile daha fazla obez olma riskini taşırlar. Fazla şeker diyabet, damar sertliği, kalp hastalıklarına da zemin hazırlar.

Şekersiz zannedilen gıdalarda bile şeker var!

Şekeri diyetten çıkarmak için sadece tatlı yememek, sofra şekeri kullanmamak yetmez. Hazır gıdaların yüzde 75’inde özellikle fruktozdan zengin mısır şurubu şeklinde tatlandırıcılar bulunmaktadır. Şekersiz sanılan ketçap, çorba, bulyon, mayonez, baharatlar, yoğurt, sos, kahvaltılık gevrekler, konserveler, ekmekler, şarküteri ürünlerinde şeker ve mısır şurubu bulunabilir. Bu tür ürünlerin etiketlerinin dikkatle incelenmesi gerekir.

Bazı sıvı ürünler ise ilave şeker ve koruyucu içermez ibareleriyle pazarlanmaktadır. Bu doğru olabilir fakat basit şekerlerin bu tür sıvı içeceklerde bulunabileceğini unutmamak gerekir. İşlenmiş endüstriyel gıdalarda şekerin birçok değişik formu yer almaktadır: Dekstroz, fruktoz, glikoz, laktoz, maltoz, sakkaroz gibi “oz” ile biten bütün katkı maddeleri şekerin değişik bir kaynağını göstermektedir. Bunun dışında içinde NBŞ (Nişasta Bazlı Şeker), “şurup”, “nektar” kelimeleri geçen her şey şekere işaret eder. Bazı işlenmiş ambalajlı gıdaların içinde birden fazla şeker kaynağının bulunması mümkündür. Mutlaka şeker içeren bir işlenmiş gıda tüketilmesi gerekiyorsa şeker miktarına dikkat edilmelidir. Yenilecek porsiyon 5 gramdan fazla şeker içermemelidir.

KANSERE YOL AÇAR MI?

Glikoz ile kanser hücreleri arasındaki bağlantı ilk olarak 1920’lerde Otto Warburg tarafından bulunmuştur. Warburg kanser hücrelerinin enerji metabolizmalarının farklı olduğunu ve kanser hücrelerinin çok fazla şeker tükettiğini keşfetti. Yani bu hücreler çok fazla şeker tüketir ve bu tüketim anaerobik (oksijensiz) ortamda gerçekleşir.

Alman bilim insanı Otto Warburg kanser hücrelerinin büyük ölçüde glikoz tüketimine bağımlı olduğunu keşfederek Nobel Tıp Ödülü aldı. Günümüzde kanserin varlığını ve vücuda yayılıp yayılmadığını anlamak için kullanılan Pozitron Emisyon Tomografi (PET) BT tetkikinde vücut içinde en çok glikoz tüketen bölgeler araştırılmaktadır.

Eğer bir bölgede fazla glikoz tüketimi var ise bunun nedeni büyük ölçüde kanserdir denilebilir. Rafine şeker ve rafine un glisemik indeksi yüksek gıdalardır. Bu gıdalar tüketildiğinde kan şekeri, insülin ve IGF-1 hızla yükselir. Bu sonuç kanser hücrelerinin ortaya çıkmasına zemin hazırlar. Beyaz şeker ve rafine un ikilisi sadece kanser hücrelerinin gelişimini teşvik etmez, aynı zamanda kanser hücrelerinin yayılmasını da kolaylaştırır.

Beslenme düzeninden beyaz şeker ve rafine unu çıkararak insülin ve IGF-1 düzeylerini azaltmak mümkündür. Şeker bakımından zengin yiyeceklerin kansere yol açtığı kesin olarak bilindiği için kanser hastalarının rafine şekeri diyetlerinden çıkarmaları mantıklıdır. Bu şekilde kanser hücreleri beslenmemiş olur.

Related Posts

Otolog kök hücre nakli MS’te umut veriyor

Türkiye’de yaklaşık 85 bin kişiyi etkileyen Multipl Skleroz (MS) hastalığına karşı kullanılan atakları azaltmaya ve engelliliği önlemeye yönelik çok sayıda etkili tedavi yöntemleri bulunuyor. Konu ile ilgili ayrıntılı bilgiler veren Nörolog Prof. Dr. Serkan Demir ve Hematolog Prof. Dr. Hasan Atilla Özkan, erken teşhisin önemine vurgu yaparak ülkemizde de uygulanan tedavilerle ilgili önemli ayrıntılar aktardı.

Kilo kontrolünde kritik role sahip! Meyve tüketti, yaşamı değişti: 4 ayda 15 kilo verdi

TÜİK verilerine göre gençlerde obezite oranı son altı yılda yüzde 30’a yakın artış gösterdi. Uzman Diyetisyen Elif Melek Avcı Dursun, gençlerin hem fiziksel hem de psikolojik sağlıkları için meyve tüketiminin stratejik önemde olduğunu belirtti.

Her yıl 559 bin kişinin ölümüne yol açan hastane süper mikrobu plastikle besleniyor

Hastanelerde sıkça karşılaşılan süper mikrop Pseudomonas aeruginosa, tıbbi plastikleri yiyerek hayatta kalabiliyor. Brunel Üniversitesi’nden bilim insanlarının yürüttüğü ve Cell Reports dergisinde yayımlanan yeni bir araştırmaya göre, bu ölümcül bakteri, tıbbi cihazlarda kullanılan plastiklerle beslenerek hem daha uzun süre hayatta kalıyor hem de tedaviye karşı daha dirençli hale geliyor.

Yaşamak istedi, bedeli insanlık suçu oldu! Kanlı organ nakli kâbusu: ‘Bilmiyordum’

İlk böbrek naklini 20 yaşında olan genç kadın yeniden hastalanmış ve yine kendisi için uygun bir böbrek beklemesi gerektiğini öğrenmişti. Bu bekleyişin hayatına mâl olabileceğini düşündü. İnternette yaptığı bir araştırma sonucunda kendi deyimiyle farkında olmadan uluslararası organ nakli çetesine dahil oldu. İşte şimdi hiçbir klinik tarafından tedaviye alınmayan kadının yaşadıkları.

Her 3 yetişkinden 1’i bu sorunu yaşıyor! Çağın sessiz çığlığı: Uykusuzluk

Son yılların yükselen trendi “iyi yaş alma” veya “sağlıklı yaşlanma” konuları denilince akla sağlıklı beslenme ve egzersiz gelse de kaliteli uyku tam da bu ikilinin ortasında yer alıyor. Nöroloji Uzmanı Dr. Meliha Aydın, yeterli ve kaliteli uyku hakkında “Sağlıklı yaşam için vazgeçilmez unsurların başında gelir” yorumunu yapıyor.

Polikistik Böbrek Hastalığı Tedavisi

Polikistik böbrek hastalığı (PBH), toplumda yeterince tanınmayan ancak yaşam kalitesini ciddi biçimde etkileyebilen, genetik kaynaklı bir böbrek rahatsızlığıdır.